Robert Kolej Öğretmenleri Uzaktan Eğitim Deneyimlerini Paylaşıyorlar
RCQ, öğretmenlere neler yaşadıklarını sordu; sürprizler, yaşanan zorluklar ve online derslerdeki bazı gülünç durumlar ortaya çıktı.
Maura Kelly, İngilizce Bölümü Başkanı: “Uzaktan ders vermek zor, üstelik öğrencilerle sınıfta birlikte olmak gibi keyifli de değil.”
Uzaktan eğitime 23 Mart Pazartesi sabahı 8.50’de başladık. İlk dersler biraz acemice ve yavaştı. Mikrofonlar bazen kapatılıyor bazen açılıyordu, seslerini duyurmak için çırpınan öğrencilerin dudak hareketlerinden “sizi duyamıyorum” dediklerini anlıyorduk. Karşılıklı konuşmalarda tuhaflıklar oluyordu, insanlar birbirinin sözünü kesiyor, sonra uzun sessizlikler oluyordu. Öğretmenler olarak DJ’ler gibi hemen girmemiz gereken videoları hazırlıyor, öğrencilere “Bunu görebiliyor musunuz? Duyabiliyor musunuz? Beni duyuyor musunuz?” diye soruyorduk. Yüzlerinin küçük kutucuklara sığan görüntüleri sıklıkla donuyordu. Ekranda birbirlerine bakan öğretmenler ve öğrenciler “İyi misiniz? Aileniz nasıl?” diye soruyordu.
Öğretmenler hızlıca adapte olmak zorundaydılar. Ders planlarını sanal ortama göre hazırlamak yeni yaklaşımlar ve kapsamlı teknoloji bilgisi gerektiriyor. Birçok yeni terim karşımıza çıktı: senkronize ders, Zoom toplantısı, Zoombombing, Google Hangout, Houseparty, Breakout Rooms, ekran paylaşma, bekleme odası. Okulumuzun bilgi işlem kadrosu, bu yeni öğretim metotlarının uygulanmasında öğretmenlere ve öğrencilere destek sağlamak için her an ulaşılabilir durumdaydı. Yine de online derslerin ne kadar zorlayıcı olduğunu önceden tahmin etmek imkansız. Uzun süre oturmak zorunda kalıyorsunuz, ekrana sürekli bakmaktan gözleriniz zorlanıyor ve başınız ağrıyor, kaslarınıza kramp giriyor. Herbirimiz bedenimizi esnetmeye ihtiyaç duyuyorduk. Hepimizin saçını kestirmeye de ihtiyacı vardı.
Bütün bunları yaşarken Robert Kolej olarak ne kadar dayanıklı olduğumuzu gördük. Birbirimize yardımcı olurken güldüğümüz ve birlikteliğimizi hissettiğimiz anlar da oldu. Evimizin dört duvarının arasından çıkmak için öğretmenler sanal arka plan kullandılar, kimisi uzaydan, kimisi Karayipler’den ders verdi, öğrenciler Homer Simpson’la yan yana oturdular. Film akşamlarında buluştuk, Öğrenci Birliği Corona Günlükleri yayınladı, uzaktan çay partileri verdik. Topluluk Zamanı etkinliğimizde doğum günlerini kutlayarak, Pazartesi konserlerini dinleyerek moralimizi yüksek tutuyoruz. Son sınıf öğrencilerimiz hep aklımızda ve 2020 mezunlarımızı kutluyoruz.
Koridorlar şu an için boş olabilir fakat RC’nin okul ruhu aynen korunuyor. Hepimiz bir bütünüz.
Nathan Harris, Kimya Öğretmeni: “Küçük gruplarla video toplantıları yapmak benim çok severek kullandığım bir yöntem oldu.”
Kimya derslerinde, aynen yüz yüze eğitimde olduğu gibi, yerine göre geniş grup tartışmaları, yerine göre küçük grup tartışmaları ve bireysel çalışmalar yapıyoruz. Her derste bu ögeleri kullanmayı hedefliyorum. Genelde dersin başında ve sonunda beşer dakika kadar bütün sınıf bir arada oluyor, eğer kısa bir video izleyecek olursak bu süre uzayabiliyor, sonra küçük gruplar halinde çalışılıyor veya tartışılıyor, dersin sonunda hepimiz bir araya gelip dersi özetliyoruz.
Edpuzzle’ı çok kullandık, bu program öğretmenlerin online videolara notlar ve sorular eklemelerine olanak tanıyor. Sanıyorum dünyanın çeşitli yerlerindeki birçok öğretmen, profesyonellerin yaptıkları hazır videoları kullanmayı cazip buluyor. Buna olabildiğince direnmeye ve kendi içeriğimizi ekleyerek sağlıklı bir denge kurmaya çalışıyoruz. Benim başlıca katkım, laboratuvar ve deney videoları oldu. Kampüste oturduğum ve Feyyaz Berker binasındaki laboratuvarlara girebildiğim için, uygulamalı kimya videoları yapabiliyorum. Bunların hem öğrencilerin daha iyi öğrenmelerine, hem de öğretmenleriyle ve okullarıyla bağlarının sürdüğünü hissetmelerine yardımcı olduğunu ümit ediyorum. Oluşturduğum içeriklerin çoğu veya bazen tümü bütün kimya derslerinde kullanılıyor, ben de diğer öğretmenlerin hazırladıkları notlardan ve videolardan yararlanıyorum.
En sevdiğim yöntem, küçük gruplarla yapılan video toplantıları. Öğrenciler ekranda 25 tane video karesi görmek zorunda kalmayınca daha doğal konuşabiliyorlar. Küçük gruplara katılıp sorularını yanıtlayabiliyorum veya tartışmalara yön verebiliyorum. Öğrenciler yorgun fakat azimli. Şu anda her şey tuhaf ve değişik olsa da, bazı önemli konular aynı kaldı. Öğrenciler bizi görmek istiyorlar ve bizim çok çalıştığımızı, onlara ve eğitimlerine önem verdiğimizi görüyorlar. Ben de onları laptop ekranımda görmek istiyorum. Öğrencilerin gülümsediklerini, ciddi çalıştıklarını, bu zor durumu en iyi şekilde değerlendirdiklerini görmek mutluluk veriyor.
Maria Sezer, Sanat Öğretmeni: “Her evde bir mutfak olduğuna göre, öğrencilerimin yemek yapmalarını istemek bana en iyi çözüm gibi göründü.”
Online eğitime geçeceğimizi duyunca ne düşüneceğimi bilemedim: evlerinde kil veya araç-gereç olmayan öğrencilerle nasıl online seramik çalışması yapacaktık? Başka bir seçenek bulmak zorundaydım, herkesin kendi evinde yapabileceği bir şey olmalıydı. Her evde bir mutfak olduğuna göre, öğrencilerimin yemek yapmalarını istemek bana en iyi çözüm gibi göründü. Yemek yapmak araştırma, planlama, el koordinasyonu ve estetik sunum gerektirir, bunlar seramikte yaptıklarımıza benziyor. Ayrıca, kriz döneminde aile bireylerini bir araya getirebilmeyi ve öğrencilerin ev işlerine yardımcı olacaklarını düşündüm, yemek de her zaman iyi hissettirir. Hazırlık sürecinin, yemeğin son şeklinin ve temizlenmiş mutfağın fotoğraflarını Classroom’da yayınlamalarını söyledim.
Öğrencilerim beni şaşırtacak kadar başarılı oldular! Birçoğunun hoşuna gitti, çok sayıda öğrenci babalarından, annelerinden, anneanne ve babaannelerinden yemek tarifleri aldıklarını anlattı. Online buluşmalarımızda teknik soruları ele aldık, örneğin hamura yumurta katılırsa hamur daha esnek olur mu ve kolay şekil verilebilir mi diye konuştuk. Öğrencilerim yaptıkları yemekleri çeşitlendirdikçe, onlardan spirulina gibi daha önce duymadığım malzemeleri öğrendim. Bir öğrencim mutfak robotu kullanmanın onu her gün mutlu ettiğini söyledi. Bazen yemekleri bir türlü beğenmeyen anneanneler oldu, çok güldük! Sebze yemekleri arasında en sevilen, çeşitli şekillerde yapılan mücverdi. Yaprak dolması, ayva ve portakal suyuyla pişirilen kereviz gibi yemeklerin fotoğrafları da geldi, bunlar hiç kolay yemekler değil! Bibimbap denilen bir Kore yemeğini ve Japon usulü sebze böreğini öğrendim. Tatlılar arasında irmik tatlısı ön plandaydı, fakat ailelerde doğum günleri kutlamaları da yapıldı ve müthiş San Sebastian pastaları da güzel sürpriz oldu! Bir öğrenci, susam tohumuyla doldurulmuş ve şerbete batırılmış pirinç toplarıyla yapılan Çin tatlısı Tanguyan’ı hazırladı. Bütün öğrencilere tebrikler ve onlara destek olan ailelerine teşekkürler!